Gaziantep Üniversitesi Fen – Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. M. İsmail Varol, kenelerin daha çok Mart – Eylül ayları arasındaki dönemde, Türkiye’de daha çok Çankırı, Yozgat, Çorum, Sivas, Erzurum ve Bayburt çevrelerinde görüldüğünü söyledi.
100 bin kene türü olduğunu vurgulayan Varol, bütün kenelerin büyük olmadığını bir kısmının da mikroskobik canlılar olduğunu ifade etti. “Ixodidae” familyasından “Hylomma” cinsi kenelerin insanları daha çok etkilediğini söyleyen Varol, bunların “Sert Keneler” olarak isimlendirildiğini ve bu kenelerin “Kırım Kongo Kanamalı Ateşli Hastalığı”na sebep olduğunu belirtti. Özellikle hayvan kaynaklı virüs etkenli bir enfeksiyon olduğunu söyleyen Varol, kenenin insandan kan emerken virüsü bulaştırarak hastalığa sebep olduğunu kaydetti.
Varol, “Henüz erginleşmemiş Hylomma cinsi keneler küçük omurgalılardan yani tavşan, kirpi, köpek, kedi gibi hayvanların kanını emerken virüs alırlar ve bu virüs kenede gelişmeye devam eder. Kene erginleştikten sonra daha büyük canlılar olan sığır, yabani geyikler, domuz ve tabi insanlara yönelirler ve bunlardan kan emerken virüs bulaşır” diye konuştu.
Kenenin pek çok yoldan insanlara bulaştığını söyleyen Varol, “Kene sokmasıyla, virüsü kapmış olan hayvanların doku veya kanının açık bir yaradan içeri girmesiyle ya da kenelerin yok edilirken çevrede ezilmesiyle virüsler açığa çıkar. Bu durumda da virüsü kapma olasılığı daha yüksek bir hale gelir” şeklinde konuştu.
Virüsün kene sokması ile alındığı durumlarda 1 – 3 gün en fazla 9 gün kuluçka süresi olduğunu söyleyen Varol, virüsü kapmış olan hayvanlarda ise 5 – 6 gün en fazla 13 günlük bir kuluçka süresi olduğunu belirtti. Ateş, halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı, burundan kan gelmesi, dışkı ve idrarda kan görülmesi, gözlerde kızarma, vücutta kırmızı döküntülerin görülmesi gibi belirtilerinin olduğunu vurgulayan Varol, daha çok açık alanlarda çalışanların risk altında olduklarını söyledi.
Varol, “Tarla, bahçe gibi açık alanlarda bulunanlar öncelikle giysilerine dikkat etmelidir. Açık renkli kapalı kıyafetler tercih edilmelidir. Pantolon paçalarını çorapların içine sokarak giymek hatta mümkünse çizme giymek, açık alanlardan döndükten sonra ise vücutlarını kontrol etmeleri gerekir. Kene özellikle kulak içi ve kulak arkası, saç ve saçın çevresi, koltuk altı ve kasıklar, diz kapağının arkası ve göbek deliği gibi alanlarda daha çok bulunuyor. Açık sahada bulunan çocuklar ise ebeveynleri tarafından günlük kontrolden geçmelidir. Kene sokmalarında düzenli banyo yapmak ta çok önemlidir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de kuş gribinin ortaya çıkmasının ardından kuşların itlaf edilmesinden sonra kenelerin sayısında bir artış gözlendiğini belirten Varol, iklim değişikliği, havaların daha sıcak seyretmesi ve hızlı taşıma sistemlerinin keneleri daha uzak bölgelere taşıdığını söyledi.
Kene görüldüğü taktirde çıkarma metodu biliniyorsa çıkarmanın uygun olduğunu söyleyen Varol, “ Bir pens yardımıyla kenenin ağız kısmından yakalayıp çekerek eğer pens yoksa, ince bir ip parçası ile kenenin ağız kısmına bir düğüm atılarak çıkarılabilir. Çıkardıktan sonra ise, o bölgeye dezenfektan, alkol içerikli kimyasallar uygulanmalıdır. Çıkaran kişinin kendisine herhangi bir sıvı bulaşmaması için koruyucu eldiven ve gözlük kullanmaması gereklidir. Çıkarılan kenenin atılmadan kapalı bir kap içerisinde sağlık kuruluşuna götürülmelidir” dedi.
Kene sokması halinde herhangi bir bilgiye sahip olmayan kişilerin keneyi çıkarmaması gerektiğini belirten Varol, “Sokan bir kenenin üzerine hiçbir kimyasal madde dökülmemelidir. Ateş, sigara gibi bir uygulama yöntemi tercih edilmemelidir. Günümüzde en fazla geç tedavi sonunda ölümler ortaya çıkmaktadır. Erken tanı ve teşhis oldukça önemlidir” ifadesinde bulundu.