Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlenen “Uluslararası Gaziantep Araştırmaları (Sözlü, Kültür, Dil ve Edebiyat)” sempozyumu çok sayıda davetlinin katılımıyla Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan açılışla başladı. Oturumları, Fen Edebiyat Fakültesi Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu ve amfilerinde eş zamanlı olarak gerçekleştirilen sempozyum iki gün sürecek.
Sempozyumla birlikte, bölgemizle ilgili yeni bilimsel çalışmaların ortaya konulabilmesi, zengin halk kültürümüzün ve halk edebiyatımızın, yöresel ağız özelliklerinin, bölgede yetişmiş edebiyatçı ve dilcilerin, bölgenin dil ve edebiyat zenginliğinin araştırılması, tanıtılması ve yaşatılması amaçlanıyor.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Rektör Prof. Dr Erhan Ekinci, “Gaziantep son yıllarda sanayisi ve ticaretiyle konuşulur oldu. Tarihi 5 bin yıla kadar dayanan Gaziantep şehrinin tarihine, kültürüne ve diline yönelik bu çalışmanın üniversitemiz gerçekleşmesinden büyük mutluluk duyuyorum” dedi.
Gaziantep’in sanayisi, yemekleri dışında kültürü ve dili ile bilimsel bir değer olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Karaman, Gaziantep Araştırmaları Sempozyumunda toplam 75 bildirinin sunulacağını kaydetti
Sempozyumun ilk oturum Başkanlığını Prof. Dr. Hasan Karaman yaparken; Doç. Dr Alev Sınar Uğurlu, Bülent Ağcabay, Doç. Dr Erman Artun, Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya, Gonca Tokuz, Nilüfer Zeynep Özçörekçi Göl sempozyuma konuşmacı olarak katıldı.
Konuşmasında, “Hakimiyet-i Milliye Sayfalarında İşgal Altındaki Antep”i anlatan Doç. Dr Alev Sınar Uğurlu, işgale karşı direnişte psikolojik savaşın verilmesinde ve halkın cesaretlendirilmesinde Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde çıkan yazıların önemini belirterek, “İşgalin protestosu ve Antep’in direnişini anlatılması bakımından, Hakimiyet-i Milliye çok önemlidir. Bu yazılarla Antep işgalinin haksızlığı kamuoyuna duyurulmuştur” dedi.
“Gaziantep Kültürü ve Sosyal yaşamında Kahvehanelerin Etkileri” başlıklı bildiri sunan Bülent Ağcabay, Gaziantep’teki kahvehane kültürünün, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında şehrin sosyo-kültürel yaşamında önemli yer tuttuğunu söyledi.
Ağcabay, “Günümüzde bu tür mekânlar, işsizlerin ve emeklilerin uğrak yeri olarak görülse de, eski kahvehaneler zaman öldürmek için değil, okuma kültürünün ağırlıkta olduğu, toplumun ileri gelenlerinin buluşup, beyin fırtınası yaptığı yerlerdir. Bir dönem, şairlerin, yazarların ve zamanın entelektüellerinin buluştukları, ülke sorunlarını konuşup, tartıştıkları mekânlar olan kahvehaneler, giderek sosyal yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak toplumdaki yerlerini aldılar. Kahvehaneler süreç içerisinde, “Hayat Mektebi”, “Halk Kütüphanesi” hatta “Hayat Fakültesi” ismiyle de anılmıştır. Türk Edebiyatı’nın usta kalemlerinden Sait Faik’in, ‘Kıraathaneye gitmemiş bir üniversitelinin tahsilini yarım sayarım’ sözlerinden, kahvehaneleri birer eğitim kurumu olarak gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.
Cumhuriyet öncesi dönemde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında bir dönem kadınlar da kahvehanelere geldiğini söyleyen Ağcabay, “Hasan İzzettin Dinamo, Ulusal Savaşı anlattığı “Kutsal İsyan” adlı eserinde; Antep’in Fransızlar tarafından işgal edildiği günlerde, Maarif Kahvesi’ne bayanların da geldiğinden söz eder. Dinamo, işgal günlerinde Ermenilerin eğlence merkezi olarak kullandığı Maarif Kahvesi’ne, Hurşit Ağa’nın oğlu İsmail Hakkı’nın Fransız subay giysisi giyerek, tulûat yapan tiyatro kızlarını izlemeye geldiğini anlatmaktadır. Yine Araştırmacı-Yazar Cemil Cahit Güzelbey’de, 30’lu yıllarda kadın müşterilerin kahvehaneye geldiğinden söz etmekte, hatta bir dönem Maarif Kahvesi’nde, Mürüvvet adında güzel bir bayanın garsonluk ettiğini, Gaziantep Kültür Dergisi’ndeki yazılarında görmekteyiz. Günümüzde bayanların bırakın kahvehanelerde garson olarak çalışmasını, bu mekânlar da günün yorgunluğunu atmak için bir kahve içmeleri bile yadırganırken, eskilerde kalmış Maarif Kahvesi’nin şuan ki anlayışın çok ilerisinde bir mekân olduğu ne kadar açık değil mi?” diye konuştu.
Aşık Edebiyatı metinlerinin yazıldığı dönemlerin geleneklerini ve kültürlerini yansıttığını belirten Doç. Dr Erman Artun, “Edebi metinlerin açıklanması geçmişle gelecek arasında bir bağ kurulması açısından çok önemlidir. Aşığın, şiiri bir geleneğe, bir kültüre bağlıdır. Metinlerin açıklanması çözümlenmesi ile tarihi ve kültürel bilgilerin bulunması mümkündür. Ancak öznel bir yaklaşımla metinler çözümlenmemelidir. Aşığın şiiri yakın ve uzak anlamlar içerebilir. Yanlış bilgilerin oluşmaması için eserlerin her yönüyle değerlendirilmesi gerekir” şeklinde konuştu.
Yrd. Doç. Dr. Doğan Kaya katılımcılara, “İlbeyliğolu Hikâyesini ve Türk Kültürü içindeki yerini anlattı. Kaya, “İlbeyli soyu, Suriye, Kahramanmaraş, Kilis ve Gaziantep’te oturan Türkmen boyudur. İki boy arasında ki anlaşmazlıktan dolayı İlbeyliğulları ikiye bölünerek bir kısmı Sivas’a, bir kısmı Halep, Gaziantep, Kahramanmaraş’a yerleşmiştir. Zengin bir halk kültürüne sahiptirler. Tespit edilmesi gereken bir çok halk hikayeleri vardır. Şimdiye kadar İlbeylioğlu Hikâyesi üzerine on tane araştırma çalışması yapılmasına rağmen kitap haline getirilmiş bir çalışma yoktur” dedi.
“Gaziantep Mutfak Kültüründe Özel Günler ve Mevsim Törenleriyle İlgili Gelenekler ve İnanışlar” konusunda katılımcıları bilgilendiren Gonca Tokuz, Yemek kültüründen, sofra geleneklerimiz diğer bölgelerle benzerlik gösterir. Yemeğin üç öğün yenmesi, sofranın yerde kalmaması, yemeğe besmeleyle başlanması, sofraya asık suratla oturulmaması gibi adetler söylenebilir” dedi. Tokuz, doğum, evlenme ve ölüm gibi insan hayatın geçiş dönemlerinde bölgemize has bazı gelenek ve görenekleri katılımcılara örneklerle anlattı.
Kültürel bağlamda Gaziantep mutfak kültürünü ve misafir ağırlama geleneklerini anlatan Nilüfer Zeynep Özçörekçi Göl, “Gaziantep halkının misafirleri denetçi olarak görür. Bu nedenle misafirlere günlük yemekler dışında, etli ve yağlı yemekler sunulur. Bu yemekleri el yüzüne çıkacak yemekler olarak da nitelendirilirler” dedi