Gaziantep Üniversitesi Edebiyat ve Kitap Topluluğu tarafından, Üniversitemiz İnşaat Mühendisliği Bölümü Konferans Salonu’nda, “Geçmişten Günümüze Türkçe” konulu konferans düzenlendi.
Konferansa konuşmacı olarak katılan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Türk Dilinin ve Türk Tarihinin çok zengin olduğunu vurguladı.
Gülsevin, “Bugün yaşayan milletlerin bazıları yeni dönemde milletleştikleri için tarihlerini, anayurtlarını belirlemek kolaydır. Çok daha derin kökleri olan milletlerin ise anayurtlarını belirlemek zor hatta imkânsız olabilir. Avrupalı bilginler 18. yüzyıldan bu yana Türklerin anayurdu olarak Orta Asya’yı göstermektedirler” şeklinde konuştu.
“Dil ve kültür tarihçileri Türk Dilini, iki kıtayı baştanbaşa kat eden bir ırmağa benzetirler” diye konuşan Gülsevin, “Nasıl bir ırmak gezdiği yerleri etkilerse Türk Kültürü, Türk Dili de dünyayı bu şekilde etkilemiştir. Bu ırmakta tıpkı çay, dere gibi kollara ayrılarak başka topluluklar meydana getirmiştir. Hiçbir dil kavanoz içinde değildir. Mutlaka başka dillerden etkilenmiştir” ifadesinde bulundu.
Türk Dili’nin dünyada birçok farklı dilden etkilendiğini belirten Gülsevin, bunun nedeninin Türk toplumunun başka ülkelerle geçmişte iç içe yaşaması olarak ifade etti. Gülsevin, milattan sonra 687 – 692 yıllarında yazılmış olan Çoyren yazıtının Türkler tarafından Türkçe yazılmış bilinen en eski metin olduğunu kaydetti.
Gülsevin, “Biz Kırgızlara, Özbeklere Türk diyoruz. Ama onlar kendilerine ‘Kırgız’, ‘Özbek’ diyorlar. Demek ki, 2010 yılı itibariyle Türkiye’deki insanları kastediyor. Ama 8. yüzyılda Orhun Yazıtları dediğimiz yazıtlarda, Göktürk Kağanlığı döneminde herkesin adı Türk’tü. O zaman herkesi kastetmesine rağmen bugün sadece bizim bulunduğumuz bölgeyi kasteder hale gelmiş” ifadesinde bulundu.