Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Yurtdışındaki Türkler ve Akraba Toplulukları Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürlüğü tarafından düzenlenen, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Türk Din Musikisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ubeydullah Sezikli’nin konuşmacı olarak katıldığı “Türk Dünyasında Din ve Müzik İlişkisi” konferansı GAÜN Atatürk Kültür Sahnesi’nde gerçekleşti.
Konferansın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Ali Gür, müziğin evrensel dil olduğunu ve uzun yıllar farklı çevrelerin uluslararası bu evrensel dilden uzak tutulduğunu belirtti. Prof. Dr. Ali Gür konuşmasında şunları söyledi: “Yıllarca müzik ve sanat alanından değişik sebeplerle birçok insan uzak tutulduğu için ülkemizde müzik ve sanat elitist insanların eline teslim edildi. Sanatçı kimliği altında rol-model olarak lanse edilen bu insanlar maalesef çoğu zaman seçkinci tavırlarıyla bu milletin değerlerini hiçe sayarak hareket ettiler. İnançsal anlamda dinimizi iyi bilmediğimiz için maalesef bu konularda sürekli köreltildik. Halbuki Türk-İslam sanat dünyasını iyi bir araştırsaydık, Ahmet Yesevi’yi, Yunus Emre’yi, Dede Efendi’yi, Itri’yi tanıyabilseydik bunların çağları aşan estetik ve sanat anlayışlarını, kültür ve medeniyet mefkürelerini de iyi anlardık. Sevgili gençler; Mevlana’nın Müzesine gitmiş olsaydınız, orada bir udun üzerindeki makamların sayısına bir bakabilseydiniz, Mevlevihanelerdeki o kadirşinas ruh haletini anlayabilseydiniz aslında. Bizim çağımızda ne kadar yetim bırakıldığımızı anlardınız. Yaşadığı çağları aşan İbni Farabi’yi ünlü bir filozof olarak tanıyan bizler aynı zamanda çok sayıda makamın notalarını yazdığı 2 ciltlik kitabının varlığını da unutmazdık.”
KÜLTÜRÜMÜZÜ DOĞRU YAŞAYACAĞIZ
Rektör Prof. Dr. Gür konuşmasına şöyle devam etti: “Biz gelişen ve dönüşen dünyada dinimizi doğru öğreneceğiz, kültürümüzü doğru yaşayacağız. Biz dini inançlarımızı algılatılan olması gerektiği gibi öğrendiğimiz gün müziğimize de sanatımıza da sahip çıkacağız. Ama birilerinin yaptığı gibi müziği şehvet, intikam ve isyan aracı olarak değil dinginlik, ruhsal rahatlama ve huzura sevk eden araç olarak değerlendireceğiz. Böyle olursa hem biz toplum olarak mutlu oluruz hem de sanatı yanlış ellere bırakmayız hem de sanatı bir kültür ve medeniyet transferi olarak değerlendirmiş oluruz.”
TÜRKLERDE MÜZİK KÖKLÜ BİR GEÇMİŞE SAHİP
Türklerde müziğin çok köklü bir geçmişe, Milattan önce 5 binlere dayanan bir geleneğe sahip olduğunu aktaran Yrd. Doç. Dr. Ubeydullah Sezikli, “Bunu kullanırken Türkler genelde en çok kullandıkları alanlardan birisi de savaşlar ve din. İslam’la tanışmazdan önce kendi dinlerinde, ayinlerde, törenlerde kullandıkları için mesela cenazeyi götürürken bir tören olmadan ve müzik aletleriyle götürmeden cenazeyi defnetmedikleri bir gelenekten bahsediyoruz. Daha sonraları sanata evirilmeye başlamış ve bir müddet sonra İslam’la tanışmışlar. İslam bunlara bu yaptıklarının içerisinden kendisiyle zıt düşmeyen her şeyi alabilme gibi bir yeti vermiş. Türkler atın üzerindeki hırçın bir kavim Ahmet Yesevi gibi birisi bunlara İslam’ı anlatacak. Birdenbire Arap’tan aldığı gibi anlatmak yerine kendi örfüyle, adetiyle, geleneğiyle eritmiş, çevirmiş ve bu çevirmeden Hacı Bektaşlar, Yunuslar, Mevlanalar olmuş. Eğer direk olmuş olsaydı zaten şimdi bunların hiçbirinden bahsediyor olamazdık” ifadelerini kullandı.
KÜLTÜRÜ, MEDENİYETİ VE DİNİ BÜTÜNÜYLE DÜŞÜNMELİ
Yrd. Doç. Dr. Sezikli, “Batıda hiç kimse sizin kıldığınız namaza bakmaz ama batıda herkes yaptığınız bir sema törenine bakar çünkü bu kültürel bir şeydir, dini bir şey değil ama içerisinde din erimiştir bunun. Dolayısıyla bizim dikkat çekmek gibi bir sorumluluğumuz varsa bunu kültür ve medeniyetle yapabiliriz, din ile yapamayız. Eğer işin içerisine dini sokarsanız olduğu yerde kalır. Bunu en güzel çözen kavim Hz. Peygamber’in de bir sürü övgüsüne mazhar olmuş olan kavim Türk kavmi yani bu coğrafya. Türk kavmi derken bu coğrafyada çok güçlü müziğe sahip olan birkaç kavim var. Bunlardan birisi Kürtler, Araplar ve Türkler ama Türkler aynı zamanda geniş bir coğrafyaya hakim oldukları için buralardan getirdiği insanlar da bu medeniyete katkı yaptığı için işin çıtasını çok yükseltmişler. Bu yükseltme neticesinde de bugünkü gördüğümüz, kaybetmeyim diye uğraştığımız bir medeniyetle karşı karşıyayız. Dolayısıyla kültür ve medeniyeti din ile eğer potasında erittiyse bunu ne bir din gibi ne de dinin dışında sunmak lazım. Beraber bütünüyle düşünmek lazım.”
Yurtdışındaki Türkler ve Akraba Toplulukları Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Yunus Emre Tansü ise konuşmasında şunları söyledi: “Ahmet Özhan ayarında bir ses olan Ubeydullah Sezikli’yi burada ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyorum, dünya çapında bir sanatçı. Yurtdışındaki Türkler ve Akraba Toplulukları Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak sadece Ortadoğu’nun, Türkiye’nin, Türk Dünyasının siyasi sorunlarını değil sosyal, kültürel, ekonomik, sosyo-kültürel meselelerini de üniversitemizde gündeme getirmek istiyoruz. Bunun için din ve musiki ilişkisini Türk Dünyası bazında ele alarak bu çalışmalarımıza başladık” şeklinde konuştu.