Gaziantep 2. Kitap Fuarı etkinlikleri çerçevesinde Gaziantep Üniversitesi Mavera Kongre ve Sanat Merkezi’nde Doç. Dr. Behiye Köksel tarafından ”Gaziantepli Yazarlar Okurlarıyla Buluşuyor: Mitten Efsaneye Gaziantep” konulu söyleşi gerçekleştirildi.
Doç. Dr. Köksel, söyleşide mitler ortaya çıktığı dönemin gerçek ve kutsal kabul edilen hikayeleri olduğunu belirterek, sözlüklerde mit için kimi zaman asılsız, boş inanç, hurafe gibi karşılığı da bulunduğunu söyledi. Mitin hurafe olmak bir yana eski insanın dünyayı algılama, anlamlandırma modeli olduğunu bunu yaparken mitin kullandığı dilde sembollerin önemli yer tuttuğunu vurgulayan Doç. Dr. Köksel, mitin sembolik bir dili olduğunu, yaşamımızı mitik sembollerin yönettiğini ve yaşamımızda önemli yer kapladığını ifade etti.
Doç. Dr. Köksel, “Bâtıl desek de ya inanıyor ya da uyguluyoruz. Nazara karşı bazen çeşitli taşlara, bitkilere başvuruyoruz. Cebimize şeb koyuyor ya da çocuklarımızın omzuna asıyoruz. Niçin? Üzerlik yakıyor, tütsünün kem gözlere karşı bir tedbir olacağına inanıyoruz. Niçin? Ayna kırılınca uğursuzluk sayıyoruz, aynayı uğur sayıyoruz. Gelin yeni evine girerken aynaya baktırıyoruz, ya da gelin başı süslemelerinde geleneksel giyimde başa ayna takıyoruz, niçin? Bir taş ya da ağaç parçası ile nazarın önlenebileceğine inanılıyor. Çünkü taş Türk mitolojisinde bir zamanlar bir külttü, ondan fayda ya da zarar geleceğine inanılıyordu. Sözlü kültürle taşınıp geldi bu inanış buralara kadar. Ağaç da külttü, ağaç mitolojide hem anne, hem hayat ağacıydı. Hatta şaman davulunun da üzerinde resmi temsil edilen dünya ağacıydı ki bu ağaç yeri göğe bağlayan ve dünyanın sabit durmasını sağlayan bir eksendi. Ağaca dilek dileyip bez bağlıyorsak, kimi evlilik, kimi sadakat, kimi mal mülk için bağlar, bunun arkasında ağacın bir ruhu olduğuna, ondan bir fayda veya zarar geleceğine inandığımız eski yılların yansımasıdır” diye konuştu.
Doç. Dr. Köksel, Mitler, efsaneler, inanışların eski tabiat kültlerinin, şamanlığın, Göktanrı inanç sisteminin izlerinin Anadolu’nun pek çok yöresi gibi Gaziantep’te de bütün canlılığı ile yaşamaya ve kültürümüzün şifrelerini oluşturduğunu sözlerine ekledi.