SAYIN BAKANIM,
SAYIN VALİM,
SAYIN MİLLETVEKİLLERİM,
SAYIN THY GENEL MÜDÜRÜM,
SAYIN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIM,
SAYIN ADIYAMAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ,
SAYIN KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ,
SAYIN HARRAN ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ,
SAYIN ZİRVE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ,
SAYIN BAŞSAVCIM,
SAYIN HOCALARIM VE MESAİ ARKADAŞLARIM,
SAYGIDEĞER VELİLERİMİZ
ÇOK SEVGİLİ ÖĞRENCİLER VE DEĞERLİ BASIN MENSUPLARI
Üniversitemizin 2009-2010 eğitim – öğretim yılının açılış töreni ve açılış dersine hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Sayın Bakanım,
Değerli Katılımcılar,
Biz üniversiteyi yönetmeye talip olduğumuz günden bu yana şu cümleyi hep kurduk ve bundan sonra da kurmaya devam edeceğiz: “Üniversiteler farklılıkların birlikteliğinden kaynaklanan aklın ve etiğin kurumsallaştığı yerlerdir.” Biz de bu anlayıştan aldığımız motivasyonla üniversite ile şehir potansiyelini harmanlayıp her alanda yeni enerjiler üretmenin yollarını aradık ve galiba bir yıllık sürede bu alanda epey de yol aldık. Ama gidecek çok daha yolumuz olduğunu bilerek tabi ki.
Elbette ki sorumluluk noktasında olmak salt bireysel tatmin ve egonun çok ötesinde olmayı gerektirir. İşte bu yüzden gece uyumadan, gündüz yorulmadan koşturmanın sırrı nedir acaba diye düşündüğümüzde; cevabını, aydın, münevver olmanın beyin sancısını çekerken ülkemize ve milletimize duyduğumuz hizmet iştiyaki ve heyecanı diye tanımlayabiliyoruz.
Sayın Bakan Mehmet ŞİMŞEK Beyi dünyanın önde gelen prestijli ve çok kazanç getiren ekonomi kurumundan alıp buralara getiren de aynı iştiyak değil miydi.
Zira bizler, yaşadığı toplumdan kopuk aydın-halk mesafesi gittikçe açılmış, adeta soğuk savaş yıllarını andıran üniversite anlayışından; insan merkezli, aydın-halk bütünleşmesini sağlamış, mektepten memlekete düsturuyla hareket eden, bir şiirdeki ifade ile “Gökte Samanyolu benim olmalı dipsizlik gölünde inciler benim” noktasına vizyonunu oturtmuş gerçek üniversite anlayışının öncüleri olma sevdasıyla yola çıktık.
İşte bu sevdadır bizi yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız işlerin maddesinden ve egosundan arındıran.
Sayın Bakanım,
Değerli Arkadaşlar,
Şunu tekraren söylemeliyim.
Üniversite hakikati arama gayesine hizmet eden en kapsamlı kurumdur. Üniversite, değerler çarpışmasında en kuvvetli olanın, en becerikli olanın, en atılgan olanın, en popüler olanın, en zengin olanın, en kandırıcı olanın, en çok taraflı olanın değil, hakikatin, doğrunun, etik olanın galip gelmesi için vardır.
Duruşumuzu bu söylediğim temel noktaya konumlandırarak baktığımızda;
Yaradanın insana bahşettiği en güzel şey olan “aklın” biricik ve temel fonksiyonu olan ve her insana ruhi ihtiyacı ve doğal yönelişi olan “düşünmek” ve bu sayede de “hakikati”, “gerçeği”, “doğru bilgiyi” bulmak ve üretmek üniversite kavramının tam da kalbidir merkezidir.
Bağımsız düşünce ortamında hakikati aramak için düşünmeyi seçen bilim adamı, akademisyen ise bu üniversite kavramının değişmez öznesi olmak durumundadır.
Bu çerçevede; üniversite eğitim işlevi itibarıyla; felsefi planda öğrencisine “düşünmeyi”, “düşünme yetisini” kullanmayı öğretmelidir, ne düşüneceğini değil. O halde üniversite öğrencisine kendi alanında en yeni ve doğru bilgileri sunarken diğer yandan onu, o genç insanı “insan” olarak donanımlı kılacak bilim, sanat, fikir, estetik, spordan örülü özgün iklimi tesis etmekle yükümlü yerdir, yoksa bir yüksek lise, sertifika veren bir dershane değil.
SAYIN BAKANIM
DEĞERLİ KATILIMCILAR
SİZ SEVGİLİ ÖĞRENCİLER
Kurumların en tepesinden başlayarak tabana yayılan vizyon ve misyonu ile; kurumsal başarı arasında da doğrudan bir ilişki olduğu söylenir. Doğrudur da. Birazdan bizlere açılış dersi verecek olan Sayın THY Genel Müdürü göreve geldiğinden bu yana sıra dışı bir hava yolları trafiği ve bir dünya markası gördük. Artık uçak yolculuğu sadece varlıklı azınlığın ulaşabildiği bir yerde değil. İşte bu da bizim aydın-halk münasebetinin, hizmet alanında farklı bir yönüdür.
Kurumsal müktesebat ve yönetici vizyonu olur da, mensubu olduğumuz ülke ve milletin müktesebatı ve tarihi misyonundan kaynaklı gelecek vizyonu olmaz mı. İsterseniz bu bağlamda Türk Kültürünün tarihi müktesebatına bakalım ve bu gün gerek dış politikamız da gerekse ülke içi vizyonumuzda ortaya konulan tavırları bu çerçeve de anlamlandırıp bizler de kurumsal olarak üzerimize düşenin ne olduğunu sorgulayalım:
Beş bin yıllık kadim bir tarihsel geçmişe ve köklü bir medeniyete sahip olan Türk Milleti eski dünya diye tabir edilen Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından çok büyük coğrafyalar da, tarihin farklı devirlerinde etkin olmuştur. Uzak doğudan Avrupa’ya Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya kadar olan eksendeki bütün dinler, kültürler ve milletlerle kültür alışverişinde bulunmuş, onlarla akrabalık tesis etmiştir.
10. yüzyıldan itibaren İslam medeniyeti dairesine girdikten sonra Ön Asya ve Ortadoğu’daki iki büyük medeniyet olan Arap ve Fars medeniyeti ile din ve inanç birliği temelinde yeni ve çok köklü bir kültürel havzanın dinamikleriyle buluşmuştur. Bu uzun ve yakın ilişkiler neticesinde bu coğrafya da yaşayan tüm insanlar, tüm toplumlarla akrabalıklar, maddi ve manevi ilişkiler, kalbi birliktelikler oluşturulmuştur.
İşte bu birliktelik, tıpkı Mozart’ın 9. senfonisi gibi söz konusu müktesebatın üzerinde Osmanlı medeniyetini inşa etmiş ve daha sonra da yok olmak üzere iken küllerinden yeniden doğup Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’le Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. İşte namütenahi bu güzel ülkede, bu güzel toprakların her yerindeki biz bütün vatandaşlar elele gönül gönüle müreffeh bir şekilde yaşamayı hak ediyoruz ve inşallah da ilelebet yaşayacağız.
SAYIN BAKANIM
SAYGIDEĞER KONUKLAR
Bu gerçeklerden hareketle kendi sorgumuza dönecek olursak,
Tarihi perspektiften baktığımızda üniversitelerin, toplumların daima önde gelen dinamikler olduğunu görüyoruz. 1088 de Bologna ile başlayan Oxford, Sorbon, Cambridge, Viyana gibi ünlü örneklerini gördüğümüz Üniversitelerin 1800 lere kadar elbetteki büyük katkılarının yanı sıra, temelde daha çok kilise ve din öğretisiyle birlikteliği, bu üniversitelerin genel karakteristiğidir.
1810 dan itibaren Eğitimci Humbolt’ la birlikte batıda aydınlanma felsefesi döneminde, üniversite yeni bir kimliğe kavuşmuştur. Bu kimliğin temel öğeleri Humbolt’un söyleşiyle;
1. Eğitim yöntemi değişmelidir.
2. Üniversite devletin değil toplumun malıdır.
3. Üniversitelerin temel görevleri arasında araştırma mutlaka yer almalı, saydamlık temelin de araştırmaya dayalı bilgilerin doğrulaması yapılmalıydı.
Bu paradigma değişikliği 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın sonlarına kadar batının gelişmesinin motoru olan üniversiteleri ortaya çıkarmıştır. 21. yüzyıla ismini verecek olan “Bilgi Çağı” son 20-30 yıldır başlamış olup, bilgi geometrik hızla artmaktadır. Bilgi güçtür, bilgiye sahip olan iktidar olur. Öyleyse bu noktada “Üniversite” ye bakışımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
1. Elbetteki eğitim fonksiyonunu icra edecektir. Ancak burada da sürekli kendisini yenileyen, öğrenim çıktılarıyla geri beslenen, pratik ve sahayı daha çok içine alan, problemlere dayalı içeriklerle donatılmış, demin söylediğim kültür, sanat, fikir iklimini tesis eden yerdir üniversite.
2. Araştırma geliştirme yapan ve bilgi üreten yerdir üniversite. Elbette araştırmalarla, deneylerle ama bu bilgi raflarda kalamaz, kalmamalı ve bu bilgi kullanılmalıdır.
3. Başka bir hususta, artık klasik disiplin içi anlayışların üzerine çıkarak disiplinler arası veya disiplinler üstü araştırma geliştirme anlayışını oturtmaktır.
4. Üretilen bilginin toplumla paylaşılması. Bu her alanda olmalı, sosyal, sağlık, estetik, eğitim, sanayi ve tüm toplumla özet olarak. İnovasyona öncelik etmeli, teknolojik ürünlere katkıda bulunmalı, katma değer oluşturmalıdır.
Dünyanın en eski ve en önde gelen üniversitelerinden biri olan Cambridge Üniversitesi son 30 yılda ciddi bir değişim ve dönüşüm göstermiştir. Cambridge teknoloji havzasında 60.000 kişinin çalıştığı 3000 yüksek teknoloji şirketi kurulmuştur. Philips, Motorola, Mcrosoft, Nokia, Novartis bunlar arasındadır.
İngiltere’de 1997 yılında Maliye Bakanlığı görevinde olan Gordon Brown şu sözü söylemiştir. “Bilimsel buluşları, başarılı ticari ürünler ve süreçler haline getirme yeteneği, bilgi odaklı ekonomi için yaşamsaldır.” Bu İngiltere’de üniversitelere “teknolojinin topluma transferi” görevini yükleyen önemli, resmi ve tarihi bir paradigmadır. Bu süreç, diğer devlet organları, STK lar, odalar ile birlikte icra edilmeli, yönetilmelidir.
Biz bunun Gaziantep’te oluşması için yoğun çaba gösteriyoruz. Çeşitli STKlar, Sanayi Odası, Ticaret Odası, Organize Sanayi Bölgesi ile çok yakın ilişkilerimiz, projelerimiz ve yol haritamız devam etmektedir. Söylediğim bu temel anlayıştan olarak vizyon ve misyonumuzu tüm hocalarımız, öğrencilerimiz ve çalışanlarımızla paylaşmaya çalışarak son 14 ay içerinde eğitim adına;
1- 5 aktif, 2 si inaktif olan fakülte sayımızı 10 ve kısa sürede açılacak olan bir tane ile birlikte 11’e çıkardık, Diş hekimliği Fakültesini aktive ettik ve öğrenci aldık.
2- Program sayısını 140 tan 190’a çıkardık.
3- Öğrenci sayısını 11 700 ‘den (374’ü lisansüstü programlarda olan) 18 600’e çıkardık. Elbetteki kaliteden ödün vermeden
4- Öğrencilerimiz için sosyo-kültürel imkanları artırıyoruz. 1000 kişilik yeni modern bir yurt inşaatı yakında başlıyor, kapalı yüzme havuzuna 2-3 ay içinde başlıyoruz, amfi tiyatro ve kongre kültür merkezi, diş hekimliği fakültesi inşaatları başlıyor.
5. Yurt içi ve yurt dışı üniversitelerle ilişkilerimiz çok artırdık. Bu sene Suriye’den öğrenci aldık. Suriye Halep Üniversitesi ile her alanda sağlık, mutfak, mimari, eğitim alanlarında yoğun bir işbirliği dönemi geçiriyoruz.
Araştırma geliştirme faaliyetleri noktasında da önemli şeyler yapmaya uğraşıyoruz. Bu konudaki disiplinler arası, deminde söylediğim gibi disiplinler üstü araştırmalara önem vermek, üretime yönelik araştırmalar noktasında yeni bir anlayış ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu çerçeveden olarak sanayi ile işbirliği özellikle çok özen gösterdiğimiz bir ayrı alandır ve bu konuda Sanayi Odası ile Ticaret Odası, Organize Sanayi ile Sivil Toplum Kuruluşları ile çok yakın ilişkilerimiz var. Patent Enstitüsünün toplantısı mesela pazartesi yapılacak Sanayi Odası ile birlikte yapacağımız bir toplantı. Hemen arkasından Ticaret Odası ile yapacağımız KOBİ’ lerin bilinçlendirilmesi ve Ar-Ge kültürünün yaygınlaştırılması noktasında yapacağımız bir çalıştay. Hemen arkasından Sanayi ve Ticaret Odası ile birlikte gerçekleştireceğimiz ve birlikte sanayiye hizmet edebilecek sektörlerin üniversite ile birlikteliğini sağlayacak bir yol haritası ve arama çalışması. Bütün bu çalışmalar içerisinde gerek Ticaret Odası ve gerek Sanayi Odası gerçekten Gaziantep’ in çok güzel yüz akıdır. Organize Sanayi de tabi. Kendilerini tebrik ediyor ve bizimle olan ilişkileri noktasındaki kararlılıklarını da yürekten kutluyor kendilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum. Bu sayede Türkiye’ ye örnek olacak bir başarı yakalayacağımıza inanıyorum.
Ortak akıl ile yönetilmenin çok güzel örneğini sergileyen Gaziantep’te, üniversite bu konuda üzerine düşeni yapacaktır. Tabi bu çerçevede yeni açtığımız Teknopark’ın daha aktif konuma gelmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Avrupa Birliğinden bulduğumuz 7 milyon Euro’luk projenin bütün prosedürleri tamamlanmış olup şu anda inşaatına başlanacak ve içinde nano teknoloji dahil teknik laboratuarında yer aldığı çok özel ve özgün bir teknopark haline gelecektir.
Toplumla bütünleşme noktasında tabi ki sadece sanayi değil ama öbür alanlarda da Üniversitemizde son bir yıl içerisinde geçmişteki 4-5 yıl toplamından daha fazla sosyal, bilimsel, kültürel etkinlik ortaya konmuş, bu çerçevede hem toplumla bütünleşme hem de bizim öğrencilerimize deminde bahsettiğim Üniversite iklimin bir parçasını sunma noktasındaki kararlı çalışmalarımız devam etmektedir. Toplumsal Duyarlılık projeleri; bu da bir başka projemiz olarak bu eğitim yılından itibaren hayata geçirdiğimiz 1. sınıflara zorunlu ders olarak, ondan sonraki sınıflara ise gönüllü olarak devam edilecek bir proje. Burada Üniversiteye giren her öğrencinin bir toplumsal projede yer almasını istiyoruz.
Gençlerimizin üniversiteye ve şehre aidiyetini ortaya çıkaracak bu süreç, öğrencilerin sorumluluklarını arttıracak ve toplumla bütünleşme bağlamında da üniversitenin kararlılığını ve üniversitenin gücünü ortaya koyacak ve TDP lerden elde edilecek toplum yararı da, toplumsal katma değeri ortaya koyacaktır.
Eğitim çalıştayı yaparak Gaziantep’te tüm kuruluşlarla birlikte eğitim konusunu masaya yatırmaya çalıştık. Tübitak’tan kaynak bulup yaklaşık 500 milyara yakın kaynakla bu konuda bir proje yürütüyoruz.
Sağlık açısından baktığımız da da; Artık üniversitemiz her alanda, hem tıp eğitimi açısından hem de verdiğimiz araştırma ve sağlık hizmeti açısından Türkiye’nin en yetkin Üniversitelerinden biridir. En son olarak da transplantasyon konusunda büyük adımlar attık. İlk Karaciğer transplantasyonlarını gerçekleştirdik. Şu anda artık bu rayına oturdu. Tabi ki bu arada kemik iliği transplantasyonu da yapıldığını sizlerle paylaşmak isterim. Bunları çok kısa süre içerisinde böbrek ve kalp nakilleri izleyecek.
Bir hususu da sizlerle paylaşmalıyım. Sayın bakanım ve Muhterem dinleyiciler üniversiteler kaynak bulmada sıkıntı içerisine düştükleri gibi, üniversitedeki öğretim üyelerinin ve çalışan akademisyenlerin de özlük hakları bakımından sıkıntılar mevcuttur. Bu sıkıntıları Sayın bakanım yakinen bilmektesiniz. Ama son derece düşük gelirle çalışan öğretim üyelerinin artık üniversitelerde araştırma geliştirme faaliyetlerinden ziyade ek derse yönelmeleri hususu artık gözümüzün önünde duran bir gerçektir. Biraz önce bahsettiğim Gordon Brown un söylediği gibi; “Üniversitenin teknolojik ürünlere ayarlı olarak, araştırma geliştirme faaliyetlerine daha ağırlık verebilmesi için bir takım düzeltmeler yapılması kaçınılmazdır. Devlet üniversitelerinde, vakıf üniversitelerine oranla çok daha düşük gelirle çalışan öğretim üyelerinin olması, bir süre sonra bu üniversitelerde ciddi kan kaybına yol açabilir. Bu itibarla öğretim elemanlarının özlük haklarının iyileştirilmesi, onların araştırma geliştirme faaliyetlerine özendirilmesini sağlayacak mali ve yasal konulardaki katkılarınız; Sayın Bakanım, Sayın Milletvekillerim ülkenin geleceği açısından da son derece önemli olacaktır.
Sonuç olarak bütün bu çalışmalarımızda bize yürekten ve samimi destek veren başta Sayın Valimize yürekten teşekkür ediyorum. Sayın belediye Başkanımıza her türlü işbirliği ve yardımı için yürekten teşekkür ediyorum. Sayın Devlet erkanına ve diğer kurumların temsilcilerine gerçekleştirdikleri güzel işbirlikleri için yürekten teşekkür ediyorum. Sivil toplum kuruluşlarıyla çok güzel ilişkilerimiz var ve daha da güzel olacak, onlara da yürekten teşekkür ediyorum. Ayrıca ilçe belediye başkanlarımızla da çok güzel iş birliklerimiz var onlara da teşekkür ediyorum.
Sayın vekillerim her konuda bizim arkamızda durdular. Problemlerimizin çözümü için koşturdular. Her türlü problemlerimizde üniversitemizin derdi ile ilgilendiler, yardımcı oldular. Onlara da yürekten teşekkür ediyorum ve önümüzdeki süreçte de artan miktarlarda katkılarını elbette bekliyor ve şimdiden teşekkürlerimi tekrar ediyorum.
Sayın Temel Kotil, Sayın Genel Müdürüm şehrimize geldiniz şeref verdiniz ve biraz sonra bize anlatacağınız açılış dersi ile üniversitemizin bahsettiğim deminki vizyon ve misyonuna elbette çok önemli katkılarınız ve çok güzel açılımlarınız olacaktır. Geldiğiniz için teşekkür ediyorum.
Son olarak Sayın bakanım siz bu üniversiteye hamilik yaptınız, yapıyorsunuz. En son Teknopark konusunda da bize gösterdiğiniz desteğe de ayrıca teşekkür ederken bu zamana kadar verdiğiniz her türlü desteğe yürekten şükranlarımı sunuyorum. Ama şunu size özellikle belirtmeliyim; üniversitelerde mutlaka sizlerin desteği topluma çok daha ciddi manada katma değer olarak dönecektir. Bunun bilincinde olan sizin, üniversitemize olan desteğinizi sonuna kadar devam ettireceğinizi ve elinizden geleni yapacağınıza inancım tamdır. Bu üniversite sizin, sizlerin sadece teknopark için değil ama önümüzde yapacağımız Diş Hekimliği Fakültesi için, İktisat Binamız için, Mimarlık Fakültesi binamız için, Kongre kültür merkezi için yardımlarınızı hasseten istirham ediyorum. Çünkü bu üniversitenin hala kapalı bir yüzme havuzu yok. Kapalı bir spor salonu yok. Ve bunların mutlaka tesis edilmesi gerekir. Ama çevresinde kendine benzer bize yakın üniversitelerle kaynak kullanımı itibariyle baktığımızda, bütçe itibariyle baktığımızda biz onlardan daha az bir bütçe kullanmaktayız. Bu itibarla üniversitemizin gerek bina, gerek öğrenci sayısı, gerek diğer maddi ölçüler ve anlayış değişikliği kapsamında ortaya koyduğumuz ve koyacağımız büyüme hızı itibariyle Devlet Planlamanın veyahutta hükümetimizin ön gördüğü oranlardaki bütçe artışları bize kafi gelmeyecektir. Onun için sizden çok önemli ricam Yüksek Planlama Kurulunda Üniversitemizin en azından diğer benzer üniversiteler bütçesine yakın oranda bir bütçe alması konusunda çok özel yardımınıza ihtiyacımız vardır. Ve burada şimdiden, en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.
Başarılı olmanın yolu ya herkesin yaptığının en iyisi olmak ya da başkaları tarafından denenmeyeni deneyip bir ilk olmaktır. Biz ikisinin de yanındayız ve yukarıdaki anlayışta bir Gaziantep Üniversitesinin çok kısa bir zamanda büyük işler yapacağına tüm arkadaşlarımla yürekten inanıyoruz.
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne dair
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”
Mevlana C. Rumi
Söz konusu bu duygu ve düşüncelerle Üniversitemizin yeni akademik yılı açılışının şehrimize, ülkemize ve insanlığa yapacağı ciddi katkılara olan inancımla saygılarımı sunar, siz değerli katılımcılara ve sevgili öğrencilerimize en kalbi şükranlarımı sevgilerimi saygılarımı sunarım.