Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda Dr. Azzam Tamimi tarafından “Çağdaş İslam Siyaset Düşüncesi ve İslam Dünyasındaki Kriz” konulu konferans verildi.
GAÜN Türkçe Topluluğu öğrencilerinin düzenlediği konferansın açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Coşkun, “Bulunduğumuz zaman içerisinde; İslam’ın bir türlü iyi anlatılamayışının ve çeşitli şekillerde yanlış şeylere batıda islamafobi, içeride kardeş kavgaları insanların öldüğü bir devirde bu tür konferanslara, sempozyumlara çok ihtiyacımız var. İslam; bir medeniyetin, evrensel müjdenin, nezaketin, hayatın, yüksek ahlakın, zirvelerin adı. İslam insanı merkeze koyarak onu yüce kılmanın adı. Bu anlamda da korkunun, savaşın değil sevginin, barışın adı İslam. Bu güzel, namütenahi mesajın bir kez daha iyi anlaşılması ve Ortadoğu’ya bütün İslam alemine, insanlığa mesaj olması açısından biz buradan küçük bir mum, ışık yakmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Konferansta İslam siyaset düşüncesiyle olan ilişkisi hakkında bilgi veren Dr. Tamimi, Ürdün’deki Müslüman kardeşler hareketinin parlamento seçimlerine katıldığını ve kendisinden parlamentodaki Müslüman kardeşler milletvekilleri ofisinin genel sekteri olmasını talep ettiklerini ifade ederek, “Bu Ürdün tarihinde gerçekleşmiş olan ilk ve son şeffaf seçimlerdi” dedi.
Bu süreçte parlamentoya seçilenlerden birçoğunun şeyhlerden oluştuğunu söyleyen. Dr. Tamimi, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Parlamento seçimlerinde en çok oyu onlar almıştı. Şunu fark ettim ki, seçilen parlamenter şeyhlerin birçoğu demokrasi hususunda ikna olmamışlardı ve hiçbir zaman olmayacaklardı. Ürdün’deki parlamenterlerin geçtiğimiz asrın 60’larında Mısır Müslüman kardeşlerinin yaşadığı tecrübe üzerine oluşmuş olan literatürün ciddi bir tesiri altında olduğunu gördüm. Bu çerçevede toplum iki ana grup şekilde kategorize ediliyordu. Süreç içerisinde reform talep edenlerin çok ağır eziyetlere maruz kalmaları onlara bu eziyetleri yapanların bu sistemin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceği yönünde bir neticeyi doğurdu. Bizim gelenek içerisinde oluşan literatürün bütün sorunlarımıza cevap verebilecek nitelikte olduğu düşüncesi oluşmaya başladı. Bu nedenle de İslam dünyasının dışında herhangi bir birikime müracaat edilmemesi gerektiği ifade edildi.”