Gaziantep Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde, “3. Uluslararası Çukurova Sanat Günleri” kapsamında Yazar Sultan Su Esen tarafından, “Kent ve Yazar” adlı konferans gerçekleştirildi.
İnsanların yaşadığı şehrin geçmişini, tarihini araştırması gerektiğini söyleyen Esen, sanatsız bir toplumun yozlaşmış olduğunu belirtti. Yazarların şehirlerle özdeşleştiğine dikkat çeken Esen, kentlerin gelişip büyüdükçe yazarların yaratıcılıklarının artacağını ifade etti.
Esen, “Kentlerin birçok özelliği yanında, insanı kendine tutsak eden gizli bir gücü de vardır. Günümüzde uç yaşam ölçeğini yakalayan anakentler, bir yanıyla yaratıcı, diğer yanıyla ürkütücüdür. Fabrikalar, yollar, ışıklar, mahalleler, aşk, cinayet, vefa, vefasızlıklar gibi düşlerimize ilham kaynağıdır. En büyük, en korkunç, en güzeller orada yaşanır. Kentler damardan beslenir, bilgi orada havuzlanır, renkler orada çoğalır, sanatçısıyla özdeşleşir. Dostoyevski denince Petersburg; İstanbul, New York, Paris denildiğinde; mekanını dillendiren ünlü yazarları gelir aklıma. Yani o kenti görmeden oraları bilirsiniz” şeklinde konuştu.
Sanatçıyı, yazarı insanı baştan çıkaran anakentlerin sanatçısını ölümsüzleştirdiğini vurgulayan Esen, her dönemde yazar, şair ve aydınlar için kentlerin önemli olduğunu belirterek kentlerin düşünceleri hem ölümsüz kıldığını, hem de tutsak ettiğini söyledi.
Esen, “Çukurovalı ünlü yazar Orhan Kemal de Gorki ve Nazım’ın kitaplarını okuduğu için, yasaklı dönemin baskısıyla tutuklanıp Bursa Cezaevine gönderilir. Orada Nazım’la tanışması büyük bir şanstır. Onun toplumcu yanından etkilenir ve ölümsüz eserler verir. Yazarlarımız, karanlık hücrelerini kalemleriyle aydınlatır, silinmez izler bırakırlar. Onların renkleri solmaz, hep taze, hep genç kalırlar” ifadesinde bulundu.
“Kentler zaman zaman ruhsuz yöneticilerin kurbanı olsa da sanatçılar onları canlı kılar” diyen Esen,”Sanat ve mekan birbirini öznel ve nesnel olarak tamamlarken, korkak anlayışları umursamaz. Dublin sanatçıları, yazarlarıyla dünyaya el sallar, Beckett, James Joyce, Bernard Shaw ve diğerleri. Moskova’ya gidip de Puşkin’in anıt heykelinde fotoğraf çektirmeyen azdır. Çukurova denince Yaşar Kemal, Orhan Kemal, bütün Kemal’ler, tutsaklıklar anımsanır. Edremit denilince Sinop’a uzanırım, Sabahattin Ali düşer aklıma. Deli dalgalar döver duvarlarımı. Trabzon denince, Eyyüpoğulları Türkiye’yi aydınlatır. Diyarbakır, Ahmet Arif’i, Cahit Sıtkı’yı, ülkemin kadınlı erkekli tüm yazanlarını getirir aklıma” diye konuştu.