Türkiye – Suriye Bölgelerarası İşbirliği Programı çerçevesinde, Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü tarafından yürütülen Arapça Dil Öğretim Merkezi Projesi kapsamında, Halep Üniversitesi Edebiyat ve İnsani Bilimler Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Salem Khalaf tarafından, Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu’nda “Bölgesel Bazda Türkiye ve Suriye’de Nüfus Gelişmeleri” konulu konferans düzenlendi.
Konferansta, Osmanlı döneminde nüfus bilgilerinin eksik hatta bazen siyasi amaçlarla yanlış bilgiler şeklinde verildiğini söyleyen Dr. Salem Khalaf, “Osmanlı döneminde çeşitli kaynaklarda verilen nüfus bilgileri tam olarak gerçeği yansıtmasa da önceki dönemlere göre gerçeğe daha yakın bir nitelik taşımaktadır. Osmanlı döneminde istatistik bilgilerinin verildiği kaynaklar çeşitli dönemlere göre gruplandırılır” şeklinde konuştu.
18. ve 19. yüzyıllarda seyyahların verdikleri bilgilerin ve özellikle 19. yüzyılda kiliselerde tutulan kayıtlarda verilen rakamların Anadolu nüfus verileri açısından birer kaynak olarak değerlendirilebileceğini belirten Dr. Khalaf, “Tapu Tahrir Defterleri, Mücmel Defter-i Hakkani ve Mufassal Defter-i Hakkani XVI. yüzyıla ait bilgi veren başlıca kaynaklardır. Bu kaynaklar içinde nüfusa dair en fazla bilgi veren defterler, Tapu Tahrir Defterleri’dir” ifadesinde bulundu.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk nüfus sayımının 1831 yılında II. Mahmut döneminde yapıldığını vurgulayan Khalaf, bu dönemde bir ıslahat niteliğinde olan nüfus sayımının II. Mahmut’un askere alınacak kişi sayısını tespit etmek amacıyla yaptığını kaydetti.
Türkiye’de nüfus artış hızı ve nüfus politikasını anlatan Khalaf, Birinci Dünya Savaşı’nda Anadolu’da yaşanan nüfus telefatından dolayı nüfusta büyük azalmalar yaşandığını söyledi. Khalaf, “Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ülkenin kalkınması için nüfusa ihtiyaç duyulduğunu ve buna göre ülkede uygulanan pronatalist politikanın etkisiyle cumhuriyet döneminin en yüksek artışını 1955–1960 yılları arasında gerçekleşmiştir. Bu dönemde toplam nüfus artışı binde 28,5 olmuştur” diye konuştu.
Nüfus artış hızının 1935, 1945 ve 2000 sayım dönemleri dışında yüzde 1,9, yüzde 1 ve yüzde 1,8 olarak değiştiğini belirten Khalaf, diğer dönemlerde ise bu değişimin yüzde 2 ile yüzde 2.85 arasında olduğunu vurguladı. Bu yüksek artış ile toplam nüfusun 1960 yılında 27,7 milyona ulaştığını söyleyen Khalaf, nüfusun 33 yıl içinde iki katına çıktığını kaydetti.
1975–1990 yılları arasında Türkiye nüfusunun yaklaşık 16 milyon kişi arttığına dikkat çeken Khalaf, bu artışın Türkiye’nin 1935’teki nüfusuna tekabül ettiğini belirtti. Khalaf, “Bu nüfusun eğitimi, iş bulma ve sağlık hizmetlerini karşılamak gelişmekte olan bir ülke için oldukça zor olup, ekonomik açıdan ağır bir yük getirmiştir” diye konuştu.
1960 yılından sonra nüfus artış hızını kontrol altına almak amacıyla antinatalist nüfus politikası uygulanmaya başlandığını söyleyen Khalaf, “1960’lı yıllardan sonraki dönemlerde içinde sosyal ve ekonomik alandaki gelişmelerin de etkisiyle nüfusun hızlı artışı yavaşlatılmış, 1990–2000 yıllar arasında nüfus artış hızında önemli ve kalıcı bir düşme görülmüştür. Nüfus artış hızı binde 18 dolayında gerçekleşmiştir” şeklinde konuştu.
1950’den sonra kırsal kesimdeki nüfus oranları hızlı bir şekilde azalma gösterdiğini belirten Khalaf, “1950 yılında kırsal nüfus oranı yüzde 75 iken, 2000 yılına gelindiğinde bu oran yüzde 35’e düşmüştür. 1950’de yüzde 25 olan kentleşme oranı, 1960’da yüzde 31,9’a 1970’de yüzde 38,5’e, 1980’de yüzde 43,9’a 1990’da yüzde 59’a ve 2000 yılında yapılan son sayımda kentleşme oranı yüzde 65’e ulaşmıştır. Nüfus artışı, kır yerleşmelerinde kentlerden daha hızlı gerçekleşmektedir. Fakat kırsal alandaki bu nüfusun büyük bir kısmı kentlere göç ettiğinden kentlerdeki nüfus miktarını doğrudan etkilemektedir” ifadesinde bulundu.
Konferansın sonunda Rektör Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Özaslan tarafında Dr. Salem Khalaf’a hediye takdim edildi.